April 2024
SunMonTueWedThuFriSat
31123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
2829301234
567891011
 

Femmeİnizm

DİKKAT: Bu yazı genelleme içerebilir.

Sıklıkla karşılaştığım bir durum sanal ortamda, gerçek(!) ortamda, yazılarda, her yerde... 1990’ lar ve 2000’ lerin toplumsal değişimine, hızına ve görsel algısına uygun olarak ortaya çıkan, asıl 3. dalga feminizm dedikleri, lipstick feminizm. Aslına bakarsanız hangi dalga neydi, en son kaçta kaldı, 4'e geçtik mi falan derken yeni baştan hatırladım ve lipstick feminizmi öğrenmiş oldum. "Kadının gücü güzelliğinden gelir!" mottosu beni tekrar tekrar düşündürüyor, "Burada dahice bir değişim var ama ben göremiyorum herhalde." diye. Yahu o kadar insan sutyenleri boşuna mı yaktı? Sporcu ya da sürekli fiziksel aktivite içinde değilseniz, gerçekten ama gerçekten işlevsel bir amacınız yoksa sutyeni sadece "göğüsler sarkmasın" diye taktığınızın farkındasınız değil mi? Ya da "lömbür lömbür sallanmasın şimdi" adlı toplumsal kolbastı için. Hele bir de rengarenk ve dantelli olanlar... Yasaklansın demiyorum, sansürcü de değilim, bana ne isteyen istediğini giysin, ben de taktım yıllarca, fiziksel aktivite içinde çok bulunduğum için takıyorum artık çünkü dans ederken nasıl sıkı kaslar sayesinde bir bütün olmak ve rahat hareket etmek önemliyse, göğüs kasını da daha rahat hissetmek için üstündeki çeşitli bezelerden oluşan dokuyu sarmak işe yarıyor. Ki bu bile çalışma tekniğinize göre değişir, bedeninizde farklı bir şey araştırıyorsanız sutyenli ya da sutyensiz ne fark eder?



Gücün (neyse o) güzellikten geleceği gibi yaklaşımlar..."Feminist" bir facebook sayfasındaki paylaşım mesela. Şişman olduğunu düşündükleri bir kadın fotoğrafı var (düşündükleri diyorum çünkü birkaç yüzyıl önce "şişman" dedikleri kadınlar normal ve sağlıklı sayılıyordu). Kadının üzerindeki tişörtte de söz oyunu yapılmış ve "Her beden-herkes- güzeldir." anlamına gelen "Every body is beautiful." yazıyor. Yani "Oy tombulum tombulum, sen de güzelsin merak etme." deyiveriyor. "Endişelenme yani güzelsin. Korkma güzelsin, ayrı gayrılık yapmayın bu da güzel işte. Hepimiz güzeliz! En güzel hepimimiz! Güzelliğimizi çarşafla kapatmak istiyorlar!" Bir siz güzelsiniz si..nize koyayım. (Bu küfür görünürlülüğü artırmak üzere politik olarak edilmiştir, ayrıca açıklama yapmak da zorunda değilim bir yandan) Meme kanserli kadın, memeni aldılar ama üzülme, yine de ve hâlâ çok güzelsin!" Tamam, ben de anlayabiliyorum neden bu tür fikirler geliştirildiğini, destek olmak için, "Kötü hissetme, çirkin derlerse sana üzülme, çok güzelsin!" demek için. İyi de kadın orada bir operasyon geçirmiş, ne hala bu güzellik takıntısı?! Sonra yok "Erkekler daha basit düşünüyor, daha çözüm odaklı, sevişirken sadece sevişmeyi düşünüyor, biz kadınlar daha komplike yaratıklarız." Sözlerin güzelliğine bak, "yaratıklarız" bir de. Yaratandan ötürü. E sen ameliyat olurken sağlığını düşünmen gerekirken bir de üstüne "Çirkin mi oldum artık ya!" diyorsun, sonra bu kadın bloglarının "Yaa yine de(!) çok güzelsin şekerim." ayakları... E n’ oldu "Penisiniz, testisiniz her şeyiniz değil mi!" diye böğüren kadınlar, sutyeninizi, memenizi elinizden almaya kalksak kadınlığınız gidiyor sanıyorsunuz, buna ne diyeceğiz? Meme kanseri, rahim ağzı kanseri gibi kanser türleri için düzenlenen kampanyalar sağlık kurumlarına ulaşmada ekonomik, sosyal her türlü bakımdan dezavantajlı olan kadınlar için çok önemli kampanyalar ve birçok açıdan daha. Ama üzerine pembe pudra sürüp vanilya kokulu parfüm sıkmanın mantığı ne? Güzellik tesellisi yapılacağına, güzellik sorgulatılsa, bedene bakış sorgulatılsa daha iyi değil mi efendim? Prostat kanseri olan hastalar için neden "Ama hala çok güzelsin!" kampanyaları yapmıyoruz? Bir mavi kurdele de bana verin oradan.

Bir de bu "Kurtlarla Koşan Kadınlar" meselesi. Aslında hepimiz cadıymışız, makyaj kadının gücüymüş, kadınlığımı yeniden keşfettim! Tamam, iyi, kafa açan yerleri var kitabın ama n’ oluyor yahu, buna mı kaldık gerçekten? Yok, artık, arkeik tiplemeler... Bir erkek çıkıp "Erkekliğimi yeniden keşfettim." dese linç edilir. Yıllarca iki zıt kutup muamelesi görmüş iki beden... Ya neden dünya kanca burunlular ve hokka burunlular diye ayrılmıyor o zaman? Çok detay olur diye mi? En görünür bu farkı bulduk diye mi? Üzerine tuz limon biber ekmiyor muyuz, makyaj kadının gücüdür deyince? Erkekliği özsel kabul ettiğim için söylemiyorum, ben stereotip kadın makyajını özsel kabul etmiyorum, bunu söylüyorum. Herhangi bir şey gibi bir dışavurumsa da dışavurumcu erkekler makyaj yaparak sokağa çıkmadıkça bunun cinsiyet ayırt etmeyen bir dışavurum olduğunu görmem mümkün değil. Suratını yeşile boyayıp bir şey ifade etmek ayrı, makyajsız olduğu için kendini kötü hissetmek ayrı. 

Kadınların etek de pantolon da giyme özgürlüğü(!) var iken erkeklerin etek giyme özgürlüğü yok. Neden? Erkekler neden vücutlarını saklıyorlar dergilerde, gazetelerde, neden Amerika'nın bazı eyaletlerinde erkeklerin tişörtsüz gezmesi yasak? Neden kravat takmak zorunda, "janti" görünmek zorundalar? Neden "Lady's First"? Geçen gün takside radyo açıktı, bir spor programı, genç bir oğlan "Kadınlar sorar diye sormadım ama kimse sormayınca şaşırdım." dedi ( ya bu "Herkes kendi hakkında konuşsun kardeşim, Kürt'ün, kadının, eşcinselin derdi kendine, önce onlar savunsun kendi haklarını" durumu beni son derece rahatsız etse de...) ve devam etti, "Seyircisiz oynanılacak denen maçlarda neden kadınlar ve çocuklar alınıyor? Onlar seyirci, insan değil mi?" dedi. Ve oradaki birkaç spor yorumcusu adam daha bununla ilgili akıllıca laflar etti, "1930' lar olsa pozitif ayrımcılık olurdu ama şimdi bunu demek mümkün değil","İnsan haklarına aykırı" diyen adamlar vs...5.dalga feminist oldukları için falan da değil yani, spor yorumluyor orada ama olay bu kadar basit işte. Feminist külliyat ezberlemek gerekmiyor bunun için.

Durum bu kadar basittir yani. Kadınlar, kadınlık süslerini ve lükslerini ve sükselerini sorgulama cesareti gösterdiklerinde güçlenecekler, güzelleşerek değil. Çünkü nasıl göründüğün başkasının derdi, senin değil. Toplumun dertlerini daha güzel görünerek hafifletemezsin, böyle bir görev edinme. "Bencillik bu!" diye de sakın gelme! Bencilliğin ne olduğunu konuşmayalım bile. Sen, mutluluk çiçeği ya da neşe veren kelebeği olmak için doğmadın. Bedenin bir başkasının hayat sunağı, ilham kaynağı değil. Sadece şiir yazılan olma, sevdiğin oğlanın bedenine methiyeyi sen diz. 

Bir de, "Yapma, etme!" diyenleri ciddiye alma!

 
Hayata Dokun Derneği Kütüphanesi

Eğitimin sosyal hayatın desteklenmesi gereken yegane unsur olduğunu öngören Derneğimiz, 2012 yılından bu yana; Van, Muş, Tekirdağ, Diyarbakır, Trabzon ve İzmir illerindeki köy okullarına kütüphaneler açmaktadır. Her yıl ortalama 5 kütüphane açan derneğimizin...
DEVAMI...


Jehan Barbur Şarkılarıyla Hayata Dokunuyor Konseri

Sanatçı Jehan Barbur’un Hayata Dokun Derneği yararına verdiği konser İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği desteğiyle 26 Nisan 2013’te Bilgi Üniversitesi Kuştepe Ka...
DEVAMI...


Hayata Dokun’an Üniversiteler

2010’dan bu yana her yıl İstanbul Merkezli tüm devlet ve belli başlı özel üniversitelerde yapılan üniversite öğrencilerine yönelik gerçekleştirilen konferans...
DEVAMI...


Tüm projeler için tıklayınız