Hala bilincinde olunmayan bir şey var. Bir siyasi partinin oy çoğunluğuna sahip olması, alacağı her toplumsal, ekonomik ve siyasi kararı otomatikman doğru kılmaz. Oy çoğunluğuyla tek başına iktidara gelmiş olan partinin sadece kendi tabanını oluşturan bileşenleri düşünerek adımlar atması demokrasiyi yaralar. Ve yaralıyor. Başbakan, kendisine diktatör denmesine üzülürken veya kızarken, buna neden olan iktidar davranışlarını bir masaya yatırması gerekiyor.
Ama tabii Sayın Başbakan, partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, aynı dediğim dedik tavrını sürdürdü. Milletin kendisine verdiği yetkinin her şeye müdahale etme hakkı doğurduğuna inanıyor olması, Gezi Parkı Direnişi’nin başlama sebeplerinden biriydi.
Başbakanın olaya bakıştaki temel hatası, bu kadar zaman kimsenin sesi çıkmayıp, şimdi birden bire olayların patlamasını anlayamaması ya da anladığı halde çarpıtmaya çalışmasıydı. Bu hatalı davranışın devam ettiğini ve edeceğini düzenlenen AKP mitinglerinin sebeplerine baktığınızda görebilirsiniz.
Başbakan bu süreçte pek çok kesimin muhalefetiyle karşılaşınca, elinde yandaşlarıyla ortada kalıvermiş gibi görünüyor. Ancak tabii bu sürer mi, sürmez mi gerçekçi bir sonuç ancak önümüzdeki günlerde ortaya çıkabilir. Şimdiki duruma baktığınızda ciddi bir prestij kaybı söz konusu… Başbakan bugüne kadar böylesi bir medya desteğine rağmen, son günlerdeki gibi bir sıkıntı yaşamamıştı. Bunu da kabul etmek gerekir.
Süreç içinde AKP karşıtlarının fiziksel varlıklarını görüyoruz, etrafta onu eleştirenlerin sayısının arttığını görüyoruz. Elbette Başbakan’ın yanında yer almayı seçenleri veya her tarafın haklı yanlarını bulan orta yolcu insanları da daha net görüyoruz.
Genel olarak Recep Tayyip Erdoğan söylemini tekrarlayan AKP’den vazgeçmeyen toplumun önemli bir kesimi, direniş konusunda ya hiçbir bilgiye sahip değil, ya da yanlış yönlendirilmiş durumda. Hala camide içki yalanını söyleyecek kadar çaresizleşse de kitlesi ona inanıyor.
Orta yolcular arasından geçtiğimiz günlerde bir ses daha yükseldi. Bülent Ersoy… Ersoy, "Yapı itibari ile Sayın Başbakan gergin bir yapıya sahip. Belki kendisi 'tamam çocuklar' diyemedi ama açıklamaları bu doğrultudaydı. Ressam diktatör bana 8 sene yasak koydu tabii rahatsız oldum. Merhum Adnan Menderes idam edildi üzülmedik mi? Utanmadık mı? Bir şeylerden rahatsız olabilirsiniz. Size bir şeyler ters gelebilir. Bunu yakıp yıkarak değil sandıkla yapın" dedi.
Tartışmaya gerek var mı? Demokrasi seçimden ibaret değildir demekten bıktık çünkü. Başbakan da yaptığı konuşmada Bülent Ersoy’un bu sözlerinden bahsederek Gezi Parkı’na seslendi. Adresi sandık olarak gösterdi yine. Hiç düşünür müydü peki Bülent Ersoy’u referans alacağını? Cinsiyet değiştirdiği için zamanında faşizmin zulmüne uğramış biri olan Bülent Ersoy hakkında o ve ‘milli irade’ diye övündüğü seçmeni ne düşünüyor acaba? Ya da Türkiye’deki diğer örneklere bakışları daha insancıl olacak mı? Bülent Ersoy ve diğerlerinin durumunu psikolojik bir hastalık olarak gören zihniyet, işine gelince o insanları da referans kabul edebiliyor demek ki.
Yıllarca batı tarafından pohpohlanmış AKP iktidarı, oradan gelen eleştirilere şaşırdığında ve sonrasında gösterdiği tepkilerde işine geldiği gibi davranma alışkanlığını kanıtlıyor.
Avrupa’dan Amerika’dan gelen övgülere böbürlenirken, eleştiriler karşısında “bu bize karşı bir tezgâhtır” dediğinde, karşında yer alanların şu zamana kadarki benzer komplo teorilerini de haklı çıkarmıyor musun sessizce? Yani bir düşünsene… Ya bugüne kadar olan AKP’ye övgüler bir tezgâhın parçasıysa… Ve oyun şimdi bozulduysa…
AKP bugüne kadarki yükselişini, Muhalefet partilerinin çıkar üzerine kurulu komplo teorilerine borçlu… Bundan sonra yükselecekse muhalefetin yaptığı hatayı tekrar ederek bunu başaracak mı, hepimiz göreceğiz.
O değil de Recep Tayyip Erdoğan’ın aklına gelir miydi günün birinde Bülent Ersoy’u destekleyeceği?
Doğan Özcan