Milyarlarca kez yaşanmış ve yaşanacak olan bir duygu: Annelik duygusu. Kadın olmanın en mucizevî yanı belki. Bedenindeki değişime tanık olan ve her an bu mucizeyle yaşayan kadın, içindeki gizli bahçeyi keşfe çıkar.
Hiç bilmediği bu saklı bahçe, bir masal gibi çocukluğundan beri anlatılmıştır ona. Aslında hayatın her evresinde bunun için hazırlanır kadın. Bir gün, bir yerde anne olmak için… Her ne kadar hazırlıksız olduğunu düşünse de içindeki ses bir zaman sonra çığlıklarla uyarır onu. O gizli bahçeye çağırır. Korku ve heyecanla girişilen bu yolculukta bu sesi takip eder. Belki de o ana kadar karasız olan kadın artık gücünü keşfedince, yolunu daha güvenli yürümeye başlar. İçinde bir varlığın izi belirdiğinde aynı anda binlerce soruya, aynı anda cevap vermeye çalışır. Çevresindeki her şeye bambaşka şekilde bakmaya başlar, daha önce hiç fark etmediği ayrıntılar o an için önceliği haline gelir. Ya da eskiden hayatının odağında olanlar unutulur gider. Kadının hamileliğinde başlayan bu başkalığı ve mucizeyi başında bir taç gibi taşımayı daha onu görmeden kabul eder. Aslında bir KADININ MİLADI olarak tanımlanan bu dönem, tılsımın kadının kalbinin kilidini açmasıyla başlıyor.
Bu yazının konusu olan varlık, daha cisme dökülmeden ortalığı ayağa kaldırmaya yetiyor. Düş cümbüşünde başrole oturuveriyor. Kimliksizliğin içinde en güzel renkleriyle doğuveriyor. O sıcacık düş içini bir anda sarıyor kadının. Zamanla hayatın anlamı haline geliyor. o düş. Ve artık o varlığın tene kavuştuğu an gelince kelimeler de anlamını yitiriyor. O an, minik bedenin sıcaklığının hissedildiği andır. Sonrası uzun, yorucu, dingin bir yol…
Yatakta bir küçük, göz size sonuna kadar aç bir varlık… Artık sizin oğul- kızınız… Bakarken içinizin titrediği, dışarıdaki tüm kötülüklerden uzak olan bebeğiniz artık dünyanın en güvenli yerinde sizin kokunuzda… Kimseyle paylaşılmak istenmeyen bu bencil duygu; bazen açıkça, bazen sadece bakışlarda kendini ele veriyor. Emeğin anbean büyüyüp sevginin en güzel şekillerine büründüğünü görmek, aslında bu bencilliği açıklamaya yeter. Bu arada zaman kavramı da yeniden şekillenir sizin için. Bir anda her yerde, her şey olma dürtüsü; sizi bir anda bir girdabın içine sokuverir. Sabahın dördünde herkes uyurken siz sonsuz sabırla bebeğinizi tekrar uykuya uğurlarsınız. Tabi sabah tam saatinde eş ve çalışan birey sorumlulukları da peşinizden geliyor. Hiç bir zaman her yerde olamayacağınızı anlıyor ve asla asla dememeyi öğreniveriyorsunuz. Tüm bu kargaşa bir tebessüm ile dağılıveriyor. Dünyanın en güzel döngüsü içinde her bebeğinizin gözlerini görerek hayatın en gizlisine dokunarak yaşıyorsunuz.
Sevgi ve Saygılarımla,
Dilek Arıca