Aile içi şiddetin içinde büyüdüler belki. Sonra kimsesiz kaldıkları talihsiz bir olay yaşadılar. Belki de doğduklarında kimsesizlerdi. Belki sokağa düşmüşlerdi. Yol kenarlarında yaşatmışlardı ufacık bedenlerini. Ortak bir özellikleri vardı. Sevgiyi tanımamışlardı.
Hatta şiddete de maruz kalmışlardı belki çeşitli derecelerde. Bir kısmı şimdi çocuk yurtlarında, köylerinde bir ölçüde güvendeler. Karınları doyuyor. Soğukta değiller. Ama büyüdükleri zaman eksik olan duygulara açlık hissetmeyecekler mi? Aslında iyi derecede psikolojik iyileştirme sağlanıyor bu yurtlarda. Ancak bu çocuklar kendilerini besleyecek duyguları üretme kabiliyetlerine yansıtmalı… İyileşmeyi üretebilme kabiliyeti destekleyecektir.
İşte bu yüzden Hayata Dokun olarak yeni bir proje çalışmasına başladık. Çocuk yurtlarında ve köylerinde gerçekleştireceğimiz etkinliklerle onları sanat dallarından dilediklerine yönlendirmeyi düşünüyoruz. Üretmelerini sağlayıp düzenli periyotlarda devam ettireceğimiz etütlerle de elde ettiklerini sergiletmeyi, hatta satmalarını sağlamayı hedefliyoruz. Böylece çocuk, geleceğini emekle inşa etmenin önemini anlayacak, onu her olumsuz durumda rehabilite edecek olan sanata tutunacaktır.
Müzik, resim, heykel, ahşap boyama, drama, takı tasarım gibi ve hatta çoğaltılabilecek alanlar seçilecek bunun için. Biz inanıyoruz ki sanat, toplumun tüm sorunlarının çözümünde en önemli ilaçtır. Üretilenin güzelliğiyle güzelleşir her şey. Sistemin tüketmeye yönelten dayatmalarına karşı daha küçükken aşılanacak üretme düşüncesi geleceği aydınlatmayı sağlayacaktır.
Sanatın herhangi bir dalıyla uğraşarak farklı bakış açıları kazanacaktır çocuk. Toplumu tek bir açıdan değil çok fazla yönden değerlendirecek ve dünyayı sorgulamayı öğrenecektir. Dünyayı değiştirebileceğine inanacak, her şeyi sevgiyle yoğurmayı öğrenecektir. Toplumsal şiddetin ortadan kalkmasının yegâne çözümüdür sevgi. Aile içi şiddet de toplumsal şiddeti oluşturan öğelerdense sevgi bunu da çözecektir normal olarak. Aile içi şiddetin çözümünü aile kavramını ortadan kaldırmak olarak gören bazı arkadaşlarımı dinleyerek kendi içimde formüle ettiğim denklemi size açıklamak istiyorum. Her türlü şiddetin sebebi kişisel hırslardır. Egemen olma dürtüsüdür. Eğer bu düşünceyi ortadan kaldırmanın çözümü insanı yok etmek olamayacaksa, aile içi şiddetin çözümü de aile kavramını yok etmek olamaz. Aile içinde anne, baba, çocuk, büyükanne vs. unvanları, sevginin oluşturduğu bağlarla ilişkilendirerek tanımlamak, yeni bir aile tanımı kurmak gerektiğine inanıyorum. Bir insan hem birey olmayı başarabilir, hem de aile bireylerini sevebilir. Hiçbir sevgi baskı aracı olarak kullanılamaz. Eğer oluşturulan baskı, sevgiyle ilişkilendiriliyorsa ortada çok ciddi bir sorun var, demektir. Bu ciddi sorun aile kavramını yıkarak değil bireyi eğiterek ortadan kalkacaktır. Toplum işte böylece bir gün ideal toplum düzenine ulaşabilir.
Buna inanıyoruz ki bu adımı attık. Bireyin üretmeye, sevmeye yönelik yanlarını açığa çıkarmaya sevgiye aç çocuklarımızın hayatına dokunarak başlayabileceğimizi düşündük. İleriki dönemlerde projemiz detaylanacak ve sizlerin bilgisine sunulacaktır. Siz değerli okuyucularımızı bu konuda bize destek olmaya davet ediyoruz. Çünkü o çocuklar kimsesiz değil… Bizim…
Sevgi ve Saygılarımla,