Her sabah gazeteleri aldığımda seni görüyorum kadın. Üçüncü sayfada adın ve soyadın baş harfleriyle yazılmış halde karşımdasın. Bir zamanlar sevdiğin kişi olan bir erkeğin seni boğazlayarak öldürdüğü yazıyor kimisinde. Bir başka gazetede de tek kurşun, tek celse cezanı kesmiş bir diğer erkek. Ne yaparsan yap! Sevsen de sen suçlusun, sevmesen de…
Ve sen adam… Katil olmak hayat gayen miydi doğduğunda seçtiğin? Aşık olmuştun; nasıl, güzel bir duygu muydu? Ama seni, senin onu sevdiğin kadar sevemeyebilirdi kadın. Üstelik yaşı küçüktü onu gördüğünde. Sandın ki, gözünü açıp seni görecekti ve sen olacaktın hep onun hayatında. Onun hayallerini süsleyecektin. Ne yaparsan yap, hep seni sevecekti. Çalışmayacaktı. Etrafında başka erkekler olacağını bilip seni ‘üzmek’ istemeyecekti. Küçüktü ya seni tanıdığında, aşkın ne olduğunu ona sen öğretecektin.
Sen adam… Onu sevmek ne kadar zordu, değil mi? Seni sevmesini sağlamak da öyle… O yüzden, aşağılık komplekslerinle egolarının savaşında sen kaybettin. Kabalaştın. Erkek gücünü kullandın zaman zaman. Sandın ki yine de yanında olacaktı. Ne de olsa kimse onu senin kadar sevemezdi! Yanında olmadı. Seni istemedi. Çünkü sevgiyi sen, esir etmek olarak algılardın. Geldiğin o yoz kültür sana, ‘ya benimsin ya toprağın’ demeyi öğretmemiş miydi? Silahın yoktu. Onu kemerinle boğdun. İşte şimdi sen bir katilsin.
Ve sen kadın… Onu tanıdığında yağız bir delikanlıydı. Seni koruyup kollardı. Seni filmlerdeki jönler gibi severdi. Senin adını göğsüne bıçakla kazımasından hiç işkillenmedin mi? Oysa sevmenin bu olmadığını geç anlayacaktın. Sevmek denen şey, kadın ve erkeğin özgürlüğü birbirinde bulmasıdır. O seni sarmalayıp kollamaya çalıştığında fark edecektin ki aslında kolladığı kendi erkekliği… Seni de bu erkekliğin bir sembolü olarak gördüğünü geç de olsa anlayacaktın. Nereden bilecektin? Sana aşkı öğreten televizyonlardı yıllar yılı. Erkeğe de öyle…
Kadın ayrılmak istediğini söyledi sana. İçine sindiremedin. Tıpkı bir eşyaya sahip olmak gibi kolaydı onunla olmak, değil mi? Çocukluğundan beri sana öğretilen ‘kadının itaat etmesi’ gerekliliğiydi çünkü. Sen erkektin! Kadın, sen olmadan var olamazdı! Önce babandan gördüğünü uyguladın belki. Eşya olarak görürdünüz ya kadını, önce bozulan bir eşyayı yumruklayarak tamir etmeye çalışır gibi, ona bir tokat attın. Oysa bu her şeyi daha kötü yapardı. O sırada fark ettin sen de kadının, duyguları olan ve kararlarını hür iradesiyle alabilecek bir birey olduğunu. Ama dönüşü yoktu, değil mi? Çünkü sen onun efendisiydin! İki kurşun vardı silahında. Birini onun kalbine, diğerini kendi başına sıktın.
Şiddeti öğreniyoruz toplumdan. Sevmeyi değil… Çünkü sevmek maazallah ‘günaha davet’sayılır. O yüzden daha platonik aşk aşamasında bile, sevdiğimiz kadını kendi malımız sanırız. Onun diğer erkeklerle selamlaşmasını daha bizden haberi bile yokken ihanet sayarız. Öyle büyütürüz içimizde sevgiyi. Şiddetle harmanlarız. Hastalıklı cümleler üretiriz. Bir gün ilan-ı aşk ederken bunları itiraf ederiz üstelik. Çünkü biz ölesiye ve öldüresiye sevmeyi ideal olan biliriz. Sevdiğimiz kadının başını kaldırıp şöyle bir etrafına bakmasından korkarız. Korkarız, çünkü kendimizden emin de değilizdir. Kimimiz de çıkar, ya onu benden daha ‘öldüresiye seven’ çıkarsa diye düşünür, ilk anlaşmazlığı yaşadığında kadına öyle olmadığını kanıtlar. Ya kemerle, ya tabancayla, ya da bıçakla…
Değerli kadın okuyucularım… İlişkilerinize başlamadan önce, sevgi kavramını iyi tanımlıyor olmanız şarttır. Çünkü yanlış tercihlerinizi geç fark ettiğinizde, tanıştığınız erkeklerin önceden ruhunuzu okşayan tavırları, sizin için bir işkenceye dönüşebilir. Şiddet eğilimlerini önceden de fark edebilirsiniz. Böylece her şey kötüye gitmeden önce, hayatınıza yön verme şansınız olacaktır.
Değerli erkek okuyucularım… Kadın sevilmeyi ister. Sevgi şiddetle ilişkili bir kavram değildir. Bir kadının sizinle yollarını ayırmak istemesi demek de sizin eksikliğiniz ya da erkekliğinize bir hakaret demek değildir. Karşılıklı anlayışın tükendiği noktada, sevgi ve beğeni dediğimiz kavramlar tek başına bir anlam ifade etmez. O yüzden sevginizi güzel duygularla inşa edin. İşte o zaman uyum sağlayacağınız bir ilişkiye bir gün mutlaka gireceksiniz. Bu uyumun ve sevginin devam etmesini istiyorsanız sevginizi şiddet eğilimiyle ifade etmeye yönelmemelisiniz.
Çünkü sevgi, yaşamayı ve yaşatmayı becerebilmektir.
Mersin'de sevgilisinin kendisinden ayrılmasına sinirlenen Veysel A, önce tartıştığı sevgilisi Duygu Yelçi’yi belinden çıkarttığı kemerle boğup öldürdü, ardından da çamaşır suyu içip intihara kalkıştı. Hastanede tedavi altına alınan zanlının hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi. (İHA)
Makalem hakkında, görüş ve önerilerinizi http://www.hayatadokun.net/?page_id=6 sayfasından bana iletebilirisiniz. Hayata Dokun ilke kararları gereğince kimlik ve iletişim bilgileriniz 3. Kişi ve kurumlarla paylaşılmayacaktır.
Saygı ve sevgilerimle.
Doğan ÖZCAN