Kadının kılık-kıyafeti, toplumdaki yeri, üniversiteye ne şekilde girebileceği ‘erkek egemenliği’ tarafından belirleniyor. Ne güzel değil mi? Ben de bir erkek olarak gururlanıyorum! Tabii ki haddini bilecek kadın! Doğursun çocuğunu, annelik yapsın! Ne kadar yüce bir mertebedir annelik! Yargıç, doktor, mühendis… Olmasın canım! İtaatkâr olacak kadın. Kırsın dizini, otursun evinde… Bir dakika, bir dakika… Sevinmeyin hemen ‘egemen güçler.’ İroni yapayım, dedim az bir şey.
Ülkemizde kadın sorunlarının en önemli kaynağı onlara erkekler tarafından biçilmiş görevlerdir. Kadın evlenen, evlendiği erkeğe bakması beklenen, anne olup çocukları büyüten, kısacası ‘sürülmesi gereken bir tarladır’ İşte bundandır ki, meslek sahibi olması bir mucizedir. Bu mucize gerçekleştiğinde ise mesleğini icra edebileceği ortamın sağlanması da başlı başına bir sorundur.
2003 yılında kadının mesleğini icra edebilmesi adına harika bir olay oldu! Kadın yargıç Arzu Özpınar meslekten ihraç edildi. İhraç sebeplerini bilmiyormuşuz gibi düşünelim ve tahminde bulunalım mı? Rüşvet almış olabilir. Mesleğini icra ederken ayrımda bulunmuştur da şikâyet üzerine böyle bir ihraç kararı verilmiştir. Bütün bunlar mesleki ahlak anlayışına ters düşer. Tabii ki bunlardan biridir ihraç sebebi, değil mi? Sıkı durun! Sebepleri bunlardan biri değil… Kadın yargıç, fazla makyaj yaptığı, mini etek giydiği ve erkek avukatlarla çok ‘sıkı fıkı’ olduğu gerekçesiyle ihraç edildi! Bir de bekâret kontrolüne gönderilmesin mi? Bakire de çıkmayınca her şey kılıfına uydurulmuş, ‘ahlaksızlık’ kanıtlanmış oldu. Arzu Özpınar geçtiğimiz günlerde AİHM tarafından sonuçlanan davayla Türkiye’yi mahkûm ettirdi.
Daha geçen hafta başörtülü olup da üniversiteye giremeyen kız öğrencilerimizle ilgili bir yazı yazmıştım. Orada yapmaya çalıştığım birilerinin kadınlara nasıl giyinmesi gerektiğini söylemesinin önüne geçilmesinin ve kadınların hep birlikte hak mücadelesi vermelerinin önemini vurgulamaktı. Görünen şu ki, bir kadının meslek sahibi olması ne kadar zorsa, mesleğini icra etmesi de o kadar zor… Toplumun ‘kanaat önderlerinin’ ve ‘demokrasi havarilerinin’ kadının özgürlüğünü başörtüsü konusuyla sınırlandırmasını da anlamak ayrıca zor. Hiçbirinden Arzu Özpınar’ın dramı hakkında bir şey duyamadım. Siz duydunuz mu? Bu olay, en az başörtüsüyle okula girememiş kızlarımızın dramı kadar vahim değil midir? Vahimdir elbette!
Neden vahimdir? Anlatalım. Meslekten ihraç edilmiş bu kadın yargıcımız olaydan sonra başvurduğu hiçbir kurumda iş bulamaz. Ölen ve yine kendisi gibi bir hukukçu olan babasından kendisine bağlanan aylıkla geçimini sağlamaya çalışır. Olayın yaşanmasının arifesinde yaptığı son işlerde verdiği bazı mahkûmiyet kararlarından duyulan rahatsızlık sonucu düğmeye basılır ve hakkında çirkin bir karalama kampanyası başlar.
Dönemin ‘adalet bakanı’ söz konusu iddialara (aşırı makyaj, mini etek ve birden fazla erkekle birlikte olmak!) bakıp iddiaları elinin tersiyle itmek yerine, inceleme için müfettiş görevlendirir. Ve olan olur. İşin politik yanıyla ilgilenecek değilim. Beni ilgilendiren Arzu Özpınar’ın özel hayatı ve giyim tercihinin kararın verilmesindeki etkenliği… Demek ki, söz konusu olan kadının giyimi olunca sınırlarını erkekler çiziyor. Hatta meclisteki kadın milletvekillerine bile kılık-kıyafet yönetmeliği dayatılıyor. Aman, erkek milletvekilleri yoldan çıkmasın!
Bu olay bildiğimiz… Daha bilemediğimiz ne kadar çok olay vardır, kim bilir? Arzu Özpınar, AİHM yolunu kullanmasaydı, onu da bilemeyecektik belki.
Kadınları mesleklerinden etmek için çok kolay bir yol var. Toplumun ‘ahlaki’ değerlerine hassasiyetlerini harekete geçirirsin ve kadına üzerinden asla çıkaramayacağı etiketi yapıştırıverirsin. Toplum da yargılar kadını, egemen kurumlar da… Ancak bilinmelidir ki, güneş balçıkla sıvanmaz. Dünyanın başka bir yerinde doğru karar verenler, yanlış karar verenleri yargılar.
Son tahlilde, hak yerini bulur bulmasına… Asıl iş kadının haklarının farkında olmasını sağlamakta…
Makalem hakkında, görüş ve önerilerinizi http://www.hayatadokun.net/?page_id=6 sayfasından bana iletebilirisiniz. Hayata Dokun ilke kararları gereğince kimlik ve iletişim bilgileriniz 3. Kişi ve kurumlarla paylaşılmayacaktır.
Sevgi ve Saygılarımla.
Doğan Özcan