.jpg)
Geçtiğimiz günlerde ünlü oyuncu Nil Erkoçlar’ın, cinsiyet değiştirerek erkek olduğu söylentisi yayılmıştı. Bunun ardından Nil’in ablası haberleri yalanlamıştı. Ancak Nil yeni kimliğini açıkladı ve geçen gün Ayşe Arman’a bir röportaj verdi. Nil artık, Rüzgar…
Ayşe Arman’a verdiği bu röportaj, cinsel kimliği belirleyen unsurların nasıl göründüğünle bir ilgisi olmadığını anlamanızı sağlayabilir.
Rüzgar daha çok küçükken anlıyor bir kız gibi hissetmediğini. Olmadığı gibi yaşamanın donanımları yükleniyor ona. Kadın gibi hissetmeyecek bir insana, kadınsı hayat hazırlanırken, ruhundaki erkek, kadınlık kafesinde hapis hayatı sürüyor. Ta ki 26 yaşına gelene kadar… Tabularının esaretinde bir ülkede yaşadığı halde, ciddi bir cesaret örneği göstererek, kadın kimliğine tamamen veda ediyor.
Toplum doğru olduğunu varsaydığı şeylerin aksi yönde bir durumla karşılaştığında, önyargı ve ezberlerini yardıma çağırır. Bu ezberler ve önyargılar, muhafazakâr her toplumda olduğu gibi dini kaynaklıdır. Ezberlerdeki ifadeler, Allah’a karşı gelmek ve onun takdirini yok saymakla ilgilidir. Yaratılışa inanıyorsanız bile, yaratılışa karşı bir eylem değildir ki cinsiyet değiştirmek? Ya da eşcinsel olmak… Kadın olarak ya da erkek olarak yaratılmış olmak, kadın gibi görünmek ya da erkek gibi görünmek demek değildir. Nasıl hissediyorsun? Hormonların ne söylüyor?
Rüzgar, kız olarak yaşamak zorunda olduğu çocukluğunda da ergenliğinde de çokça yaşamış bu sıkıntıları. Bir kadına dönüşmeye direnmiş vücudu. Hormonlar, beğeniler hep bir erkeğe has gelişmiş. Hayat hikâyesini dinlediğinizde ister istemez empati kuruyorsunuz ve içinize bir acı çöküyor. Bir esaret… Aynaya baktığınızda bir erkek gibi hissedip kadın bedeni görmenin acısı… En hafif ifadeyle esaret… Tam tersi durum da mevcut… Bir kadın gibi hissedip erkek bedenine hapsolmak gibi…
Dişiliğini ön plana çıkaran kıyafetleri giymeden önce acı ve hüzünden ağlayan bir insan… Asla hissetmediği gibi görünmekten yorulmuş bir beden… Ve 26 yıllık yorgunluğun son bulması ve ruhun doğru bedene kavuşması… İşte Nil, Rüzgar’a dönüşerek bunu sağladı. Kendi ifadesiyle öz benliğine dönmüş oldu.
Öyle bir ülke ki burası, henüz Bülent Ersoy’u bile tam kabullenememiş… İşte o yüzden Rüzgar tam bir cesaret örneği olacak Türkiye’de. Bu ülkede cinsel kimlikler söz konusu olduğunda tuhaf bir şekilde ahlakçı labirentlerde kaybolduğumuz bir gerçek… Nasıl görünüyorsan onu olman zorlanır. Oysa cinsel kimliği ya da yönelimi nasıl hissettiğin belirler. Hissetmediğin gibi olmak zorunda olmak, insanın kendine yaptığı bir kötülüktür.
Rüzgar, ameliyat olma kararını nasıl aldığını Ayşe Arman’a şöyle ifade ediyor. “Son bir senedir yaşadığım psikolojik sorunlar çok ağır gelmeye başladı. Tamam çevreye karşı rol yapıyordum ama artık bünyem kaldırmamaya başladı. Kadınsın ve oyuncusun ya, “Niye hep kısa saçlısın?” diyorlardı, gittim saçlarıma kaynak yaptırdım. Bir taraftan da işimi iyi yapmak istiyordum fakat böyle davrandıkça da kendimden uzaklaşıyordum. Bu çelişkiler yüzünden sorun ağırlaşıyordu.”
Ve sonunda ameliyat olarak bu sorunlara ve psikolojik travmalara bir son verdi Rüzgâr. Nil gitti, Rüzgar esti ve taşlar yerine oturdu. Rüzgar’ı desteklemek gerek. Ve ona bu cesaretinden ötürü de büyük saygı duymak gerek… Nil’in kararı, Rüzgar’ın yolu artık…
Doğan Özcan