İnsanın alacağı belki de en ilginç ve en güzel haber bir bebeği olacağını öğrenmesidir. İki aydan fazla bir zaman önce tıpkı ben ve eşimin aldığı haber gibi…
Yakın akraba ve dostlarla paylaşmayı tercih ettik önce bu haberi. Şimdi ise babalığın nasıl bir duygu olduğunu artık idrak etmeye başlamışken, bunu yazıyı dökmeye karar verdim. Bebeğimiz şu anda 9 cm ve 40 gr ağırlığında… 16 haftasında… Tahmini doğum tarihi 10 Eylül…
Garip bir his… Yeni bir can hayata gelecek. Bir parçamız olacak. Bizden öğrendikleriyle yetişecek hayata. Bizden öğrendiği her şey onun sahip olduğu ilk miras olacak.
Eşimle tanışmadan daha birkaç gün önce bırakın baba olma fikrini, uzun bir ilişki düşüncesi bile uzak ihtimallerdi. Bizim kuşakla başladığını düşündüğüm “böyle bir dünyaya çocuk getirmemek” klişesine kendimi ben de epey kaptırmıştım. Ama bir yandan da haksız da değildik. Savaşlar, yoksulluklar, yalanlar, acılar, zulümler…
Ahmed Arif’i anmadan geçemem buradan. Diyarbekir Kalesi’nden Notlar ve Adiloş Bebe’nin Ninnisi…
“…Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...”
Asıl mesele onu böyle bir dünyaya getirip getirmemek değilmiş aslında. Getirdikten sonra ona engerekleri ve çıyanları, aşımıza ve ekmeğimize göz koyanları gösterip, gösteremeyecek olmakmış. Haksızı, haklıyı ayırt edebilmesini sağlayabilecek olmakla olamamakmış.
İşte epeydir bunları düşünürken yakalıyorum kendimi zaman zaman. Bütün bu düşündüklerimden de önce içinde olduğumuz süreç ve doğum sonrasında bunları düşünmemin önüne set koyarak, en tatlı sıkıntısıyla bir dönem yaşanacak. Elbette ki en çok tatlı anları kalacak zamanda hatırlanan.
Şimdi nasıl hissediyorum? Örneğin eşimin hafifçe belirmiş karnına dokunurken? Bebeğimizle konuşurken, ona anlatacak güzel hikâyeler yazarken… Sadece mutluluk… Hem de daha önce hiç tatmadığım ve tarifini kolay kolay bulamayacağım…
Nasıl bir baba olacağımı düşünürken de babalık modelini annede görmüş bir adam olarak, yarı anaç bir baba olacağıma karar verdim. Hayatımın önemlice bir kısmını annem ve kız kardeşimle geçirince, ortaya güzel bir denge çıkacaktır. Ama şimdiden bunu söylemek zor… Frklı bir model olacağımı düşünüyorum babalıkta. Bakacağız. Görünüyor ki o doğduğunda bizden hayatı öğrenirken, biz de onun sayesinde ebeveyn olmayı öğreneceğiz. Adil bir anlaşma olacak.
İnsan bu sevinci tüm dünyayla paylaşmak istiyor. Sevgili okuyucu, işte o yüzden bu fazlasıyla kişisel yazıyı yazmam gerekti. Fazlasıyla sıkıştırınca beynimi, klavyenin üzerinde buldum ellerimi… İlk bebek, ilk sevinç… “Duyduk duymadık demeyin” modundaki bu yazım için bağışlatıcı sebeplerdir umarım.
Önümüzdeki süreçte zaman zaman bebeğimiz için bazı mektuplar kaleme alacağım. Bu da onların ilki olsun. Onun ilk okuduğu sözler bu yazdıklarım olsun istiyorum.
Bir can beklemek ne güzel… Hoş geliyorsun bebeğim!
Doğan Özcan