Cumartesi günü Hatay Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılarda ölü sayısının resmi makamlarca gizlendiği söyleniyor. Hastanelerden gelen bilgi bu sayının 100’ün üzerinde olduğu yönünde… Devlet bir manipülasyon kurumu olarak üzerine düşeni yapmaya devam ediyor. Aman devletiniz hesap vermesin. Sadece ölü ve yaralı sayısı versin. Onu da yanlış versin!
Devlet jet hızıyla yayın yasağı da getirdi tabii. Ölü ve yaralı görüntülerinin, yazılı ve görsel basında gösterilmesi ‘delilleri korumak’ amacıyla yasaklandı. Gerçeği görmemenize neden olan devlet, böylece uyanmanızı da engellemiş oldu.
Reyhanlı’daki saldırılarda Hatay’daki Suriyeli mültecilerin parmağı olabileceği ihtimali, seri bir şekilde ‘çürütüldü.’ Bunu düşünmenin bir insanlık suçu olduğundan bahsedildi. Bakanlar ağızbirliği içinde, demeçlerini verdi. Esad’ın son çırpınışları olarak değerlendirildi. ABD’nin Ortadoğu planı eşbaşkanlarıyla, eşbaşkanların yandaşlarıyla elbirliğiyle yerine gelmekteydi. Hatta solcular arasında bile akıl tutulması açıklamaları geliyordu. Bu gibi oyunların çok farkında olan, kafası çalışan solcular bile, saldırılarda Esad’ın parmağı olduğunu söylemekteydi. İktidarla kol kola olmanın dayanılmaz rahatlığıyla… Bu konuda isim vermeye gerek yok. Sosyal medyayı takip ettiğinizde karşılığını bulabilirsiniz.
Failler çok geçmeden tespit edildi. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen patlamalarla ilgili olarak, "Olayın faillerinin tespitiyle ilgili çalışmalar büyük oranda tamamlanmıştır. Saldırıyı düzenleyen örgüt ve mensuplarının Suriye'deki rejim yanlısı El Muhaberat örgütüyle bağlantılı oldukları belirlenmiştir. Örgüt de bellidir, kişiler de büyük oranda bellidir. Plaka tespitleri vesaire yapılmıştır. Menfur hadisenin Suriyeli sığınmacılarla, Suriye muhalefeti ve Suriyeli sığınmacılarla ilgisinin olmadığı kesindir" dedi.
Savaşı haklı çıkarmak için bizzat TC ve ABD tarafından yürütülen bu plan, zamanlama olarak da ne kadar ilginç değil mi? Ne zaman ABD ile ilgili diplomatik gelişmeler olsa peşinden başımıza bir iş gelmez mi?
Türkiye kamuoyunu henüz ikna edememiş iktidarın eline sağlam bir koz vermektir aslında olan biten. “Esad bize de saldırıyor. Suriye’ye giriyorsak nefsi müdafaadır.” diyerek haklı çıkarmaya çalışacaklar kendilerini. ABD maşası olup da sürecin baş aktörüymüş gibi böbürlenecekler. Sistemin çirkin amaçları uğruna gençlerimizi ateşe atacaklar. Ölenlere şehit diyecekler. Uyutmaya devam edecekler sizi.
11 Eylül saldırılarını hatırlayın lütfen. Baştan aşağıya devlet planlaması olan, sadece planlandığından daha çok insanın öldüğü bir gündü 11 Eylül. Hala pek çok Amerikalı bu konudaki gerçeği sorgulayabilmiş değil. Örneğin saldırının olduğu Dünya Ticaret Merkezi enkazında Kuran-ı Kerim sayfası bulunduğu için olayın faili olarak İslamcı örgütleri göstermelerine bile bir ‘hadi oradan” diyememişlerdir. İnsanları içi boş hayatların içinde, düşünceden ve akıldan arınmış şekilde yaşattığınızda onları kandırmanız daha da kolaylaşır çünkü. 11 Eylül’den sonra ABD bir ‘meşru müdafaa’ yapıyor sayılmaktaydı tüm katliamlarında.
Plan aynı… Reyhanlı da zaten birkaç tane manipülasyon ve kirli politika senaryosundan birinin sahnesi oldu. “Taşerona yaptır. Hedefindeki düşmanın üzerine at. Gerekli delilleri düzenle. Kopyala, yapıştır.”
Dolayısıyla kimse Reyhanlı saldırılarının Esad rejiminin işi olduğunu söylemeye kalkmasın. Türkiye’nin ABD’nin yanında ülkesine karşı bir savaşa girmesini istemeyen Esad, bunu neden körüklesin? İktidar neden ağızbirliğiyle mültecilere toz kondurmamaya çalışsın?
ABD ne isterse, bu iktidarla hayata geçirebiliyorsa hala düşünemiyor mu insanlar? Olayları, süreci okuyamıyorlar mı?
Başka olaylarla benzerliği aktörlerinin aynı oluşu hiç mi kurt düşürmüyor içinize? İnsanlar öldü efendiler! Sırf birilerinin kirli oyunları pahasına hem de… Ve bu ‘başarılı’ senaryo sadece fragman… Asıl film şimdi başlıyor.
Doğan Özcan