Eski doğu felsefeleri ve modern batı psikolojisi, her birimizin içinde eril ve dişil enerjilere sahip olduğu konusunda hemfikirdir.
Doğu bunu en tanınan sembollerden biri olan Ying-Yang ile ifade ederken, batı beynin sağ ve sol loblarının farklı işlevlerini ve çalışma şekillerini anlatır. Kısaca kişinin cinsiyeti ne olursa olsun; eril ve dişil enerjileri içinde birlikte barındırır.
Dişil enerji, beynin sağ lobu; doğamızın sezgisel yönünü temsil eder. Duygusal, sezgisel, alıcı, ruhsal, yaratıcı, vizyoner, duyarlı olan taraftır.
Eril enerji, beynin sol lobu; akılcı düşünen taraftır. Aktif olan, atılgan, risk alan, analitik düşünen mantıksal taraftır.
Dişil enerji ruhsal ve duygusal düzeyde sezgisel olarak bilgi alır, daha sonra eril enerjimizi bu yaratıcı dürtüyü almak, irade koymak ve uygun eylemde ifade etmek için kullanırız. Dolayısıyla kişi ister erkek ister kadın olsun; eril ve dişil enerjilerini uyumlu şekilde kullanabilirse dengeli olabilecektir.
Herkesin kendi içindeki bu eril ve dişil enerjileri öncelikle tanımlamak ve adlandırmak çok önemlidir, farkındalık olmadan yani baktığımız şeyi tam olarak görmeden yola devam edemeyiz.
Eril ve dişil enerjileri tanımak için aslında çoğunlukla etrafımızdaki kişilere bakarız. Tanıdığımız ilk eril enerji babamız, ilk dişil enerji ise annemizdir. Daha sonra ailemiz, çevremiz, arkadaşlarımız ve diğer herkes aslında eril ve dişil enerjilerin tezahürleridir ve herkes kendimizi daha çok tanımamız için bir takım fırsatlar sunar birbirine, farkında olmadan. Çünkü yaratılış gereği dişiler daha çok dişil enerjilerini, erkekler de daha çok eril enerjilerini kullanırlar.
‘’İçindeki erkekle buluşmuş olan bir dişi kadın olmuştur; aynı şekilde içindeki dişi ile buluşmuş olan bir erkek adam olmuştur. Kadın ve Adam olmak bir kavramdır, Her kadın doğası gereği dişi iken, her dişi kadın olamaz ve aynı şekilde her adam doğası gereği erkek iken her erkek adam olamaz’’ der ismini vermekten hoşlanmayan Zen Ustası.
Buradan hareketle; karşı cinsle olan ilişkilere bakarsak, acaba bu kadar çok mutsuz evliliğin, ilişkinin sebebi, kendi içindeki eril/dişil enerjiyi uyandırmamış ve kullanmayan kişilerin, rastgele seçtikleri partnerlerle yaşadıkları ilişki sonucu, mutsuzluklar oluşuyor olabilir mi?
Eşin sana kötü davranıyor da, sen aslında kendine nasıl davranıyorsun? İçindeki diğer tarafını ne kadar tanımlayabildin ve karşındaki kişi bu diğer tarafını ne kadar yansıtıyor? Hiç yansıtmıyorsa, o halde bilinçsiz tercih yapan yine sensin. Sadece o kişiyle karşılaştığın anki duyularını, hormonlarını tatmin etmek, çıkarlarını korumak ve toplumsal şartlanmaları yerine getirmek için o kişiyle beraber olmayı seçtiysen, ve o kişi senin içindeki diğer yarına hitap etmiyorsa, mutlu bir ilişki beklemek ne kadar sağlıklı?
Hepimiz düşüncelerimizin, eylemlerimizin ürünüyüz ve çevremizdekiler de öyle.
Kendi bilincimizi geliştirebildiğimiz ölçüde özgür olabiliriz ve sağlıklı ilişkiler yaşayabiliriz, kendi içimizdeki çatışmaları çözebildiğimiz ölçüde başkalarıyla olan çatışmalarımızı çözebiliriz çünkü esasında tüm çevremiz bize tutulan bir aynadır ve kendi bilincimizi, yaydığımız enerjiyi görebilmemiz ve tanımlamamız için oluşan deneyimlerdir. Ve her deneyim, olumlu ya da olumsuz gözüksün, içinde bir başarı potansiyeli taşır, yeter ki bu deneyimleri kendimizi tanımak ve geliştirmek için kullanabilelim ve adam veya kadın olma yönünde dönüştürebilelim.
Sevgi ve Saygılarımla,
Selin Avcılar