Kadın olarak yetiştirilenlerde (kadınlık ya da erkeklik bir tür yetiştirilme şekli bana kalırsa, mühendis olarak yetişmek, asker olarak yetişmek gibi bir şey) mükemmeliyetçi, nevrotik, hayalperest, isterik olmasının ya da öyle görülmesinin sebebinin basit olduğunu keşfettim-keşfettim deyince mütevazı öznel bir yargı gibi oldu ki öyle.
Sen şimdi küçücük çocuğa başlarsan o yaşta "Sen genç kız oldun artık!"lı cümleler kurmaya ve şöyle devam eden emirler yağdırmaya; "Fazla gülme, zarif davran, fazla ağlama, koşturma, atlama, zıplama, bulaşık yıka, ütü yap, saçını topla, saçını aç daha güzel olursun, bu elbiseyi giy daha şirin olursun, biraz daha aç daha güzel, o kadar da açma, tertipli ol..." Kız çocuğu sürekli bir "gibi yapma" halinde bulur kendini. O makyajla her gün sahneye çıkıyordur zaten. Hayat bir sahnedir geyiği bak burada nokta atışı işte. Hep iyi, hep tertipli, hep erotik mesaj içeren ama aseksüel, açtıkça daha da açması istenen, güzelleştikçe alkış alan, açıldıkça taciz edilen, günlük hayatın koşturmacasının gerektirdiği gerçeklik sanki ona hiç değmemiş gibi yapmak zorundadır. O gerçek değildir çünkü o olsa olsa bir peridir!
Bale tarihinde pointe ayakkabı daha masalsı, daha hafif, daha perisel hisler uyandırması için takılmıştır female dansçının ayağına. Yürümekte bile zorlanacağınız bir ayakkabı içinde dans ederek bir kuğu olduğunuza inandırın. Yalan söyleyin seyirciye! Yalan söylemenin ilk şartı: Kendinizi buna inandırın ve zevk alıyormuş gibi yapın! Sokaktaki kadınların hissettiklerinden hiçbir farkı yoktur sahnede olanların. Ve bu yalana neredeyse tüm kadınlar kendilerini de inandırmak zorunda kalmışlardır. Şimdi sen bu insanı al sen bir masal kahramanısın de, onu da inandır, mükemmelsin de, meleksin de, melek annem, tanrıça sevgilim de, başka bir gezegenden gelmiş muamelesi yap, o da herkesi kendi gibi sansın.
Herkes mükemmel olmak için kıçını yırtıyor, fedakarlıklar yapıyor sansın, daha iyi görünümlü, daha iyi giyinen, daha usturuplu davranan, en önemlisi daha iyi biri olmak için uğraşan, zaaflarına direnebilen insanlar... E ona öyle öğrettiniz daha 5 yaşında. Sonra hoop gözler açılır! Tanrıçasın, mükemmelsin, meleksin lakırdıları gerçeklikle baş edemeyen zavallıların sığınaklarıymış meğerse. "Hayali bir dünyada yaşatayım seni ki çok bulaştırma bana gerçekliğini, şimdi sorumluluk da yükleme bana, sen tanrıça olduğun için bu kadar iyisin, insan değilsin sen, ondan, ben insanım ama zaaflarım var benim." "Ben insanım laaaan istediğim yaparım! İnsan doğası lan bu!" Bu iş cinsiyeti de geçti, insan doğası ve melekler diyarı olarak da ikiye bölündük. Olimpos tanrıçaları ve zaaflarına yenik düşen sefil ölümlüler. Hayat ölümlüye güzel lan o zaman! Benim tanrıçalığımın bana ne yararı var ki? Bu arada tanrıçalar ölümlülerden daha fazla seks düşkünüdür, zaaf demişken...
Sen şimdi melekler diyarına yerleştirdiğin bu insana, insanların bazen sinirlenebileceklerini, bağırabileceklerini, keyiflerinin olamayabileceğini nasıl anlatacaksın? Onun öfkelenmesine bile izin vermemişken... Ya eşya yapmışsın ya göklere çıkartmışsın, insanlığıyla baş edememişsin ki vajinası olanların. İnsandan saymamışsın öyle ya da böyle. O zaman kalkıp kimse kimseye nevrotik, isterik demesin kardeşim! O kıçını sıkmış bu yaşına kadar mükemmel biri olabilmek için, sen git alelade takıl! Bundan büyük haksızlık var mı dünyada ya? Penis kıskançlığı da yok güzelim, biyolojiye atma suçu, koskoca haksızlıklar silsilesi var ortada basbayağı, alabildiğine sinsi. O nevrotik krizler dediklerin bunlardandır. Bu benim kişiliğim diye sahiplendiğini tekrar tekrar düşüneceksin, kim bilir kimin çıkarlarından etkilendin sen kendini yaratırken. Özellikle kadın diye yetiştirilenler. Bir kesimin çıkarları üzerine inşa edilmiş kişilikler... Yapmak istediği çoğu şeyin görünmez ellerle engellendiği kadınlar, nedeni bilinmeyen krizler... Ben biliyorum canım nedenini.
E, öfkeyse öfke. İndik madem melekler diyarından o zaman ben öfkemi senin küfrünle gidermem dost. Hep beraber:
"Ne!? Beni terk mi ediyorsun!? Kime verirsen ver lan o..pu, babasını a...dığımın evladı!"
"Yürüsene lan si..ne koyayım!"
İstanbul'da trafik falan, hayat zor biliyon mu?
Kadın yetiştirilmenin tek sorunu töre cinayeti değilmiş değil, mi? Bir tek uzak şehirlerin uzak köylerinde değil, değil mi? Bir tek evde çalışan kadınlarda da değil, değil mi? Bazen idealler kurmak bu yüzden faydalı, "Dünya böyle, gerçekler böyle, haline şükret!" çilerin ne mal olduklarını fark etmek için.
İdealler iyidir. Gerçekten daha adaletlidirler.
Pınar Özer