Ünlü ya da ünsüz değişmiyor kadın h.a.l.l.e.r.i.
Pakistan’da Asit Saldırıları, Kanada’da “modern” rahim pratikleri, ABD’de taciz, Türkiye’de Çocuk Gelinler, şiddet, cinayet, kadın sünnetleri… Bu liste daha uzar, gider.
Hayata Dokun’u kurulduğu ilk günden bugüne kaç yüz kadınla görüştüm, kaçıyla ağladım, kaçıyla kahkaha attım saymadım amma ve lakin bu yazacağım kadın başka, bambaşka.
Okuyucuya, lütfen satır aralarını da okuyun diyorum, araları.
Kaç yıl oldu hatırlamıyorum.
Sıradan bir kahve dükkanında, mevsimin sonbahardan kışa döndüğü vakitlerden birinde “çok ünlü bu kadın Evrim, üstüne bi de oyuncu, ne anlatacaksın sen ona, başka dünyanın kadınlarısınız, bi de balerin, off egosu tavandır şimdi” diyerek parmak uçlarımı kemirirken geldiği ilk görüşmemizin ardından can ciğer kuzu sarması olduğumuz bir kadın Yağmur Kaşifoğlu.
Ardından, Hayata Dokun henüz bir dernek olarak evriliyorken, her projeye müdahil ettiğimiz ve kendisinden “hayır” kelimesini zinhar duymadığımız bir kadın Yağmur Kaşifoğlu. Hayata Dokun Derneği ekibini sarıp sarmalayan ve oyunlarından birini izlemeye gittiğimiz bir gün iki perde arasında yanımıza sokulup kulağıma:
• Y: Beni de yönetime alın.
• E: Efendim?
• Y: Al al, Yönetim Kuruluna al beni. Ben de çalışayım sizinle, ne var ki?
• E: Eeeeee aaaaaa, oluuuur.
Diyaloğundan bu yana resmi olarak Hayata Dokun Derneği Yönetim Kurulu Üyesi olan bir Kadın Yağmur Kaşifoğlu.
Daha önce uzun uzun yazmıştım kariyerini. Yağmur 1997’de başladı Tiyatroya.
Ulusal kanallarda yayınlanan dizilerin halka yeni yeni enjekte edildiği dönemlerdeki ilk oyunculardan biri oldu. O, ilklerdendi.
• Dedem Gofret ve Ben
• Bir Umut
• Bize Ne Oldu
• Kuzgun
• Yılan Hikayesi
• Sarı Evin Esrarı
• Benim İçin Ağlama
• Lahmacun ve Pizza
• Bekarlar
• Çaylak
• Aşkın Kanunu
• Üçüncü Tür
• Kadının Sessizliği
• Ezo Gelin
• Eşref Saati
• Kızım Nerede
• Huzurum Kalmadı
• Ateş Dansı
• Kara Melek
• Baba Evi
Dizilerinde rol alırken,
• Gülün Bitiiği Yer (19. Siyad Türk Sineması Ödülleri: Umut Veren Genç Oyuncu Ödülü)
• Cebimde Çok Küçük Elma Var
• Bir İhtimal Daha Var (Küçük Alev)
• Birleşen Gönüller (Başrol)
• Detay (Başrol)
Filmlerinde oyunculuğunu başarıyla beyaz perdeye taşıdı. Ayrıca, uzun yıllar E.S.E.K. (Espri Standartları Enstütüsü Kurumu)’te tiyatro yaptı. Her gece sahneye çıktı, bıkmadı, usanmadı, tiyatro tozu yutmak O’nu besleyen kaynaktı.
Tiyatro Sahnelerinin yanı sıra diziler ve sinema’daki başarısını, vücudunu biz diğer insanlardan daha kontrollü kullanabilmesine ve Akademi İstanbul’daki tiyatro eğitiminin sonucu olduğunu hissettiriyor Yağmur. Yıllar sonra yine, sıradan bir kahve dükkanındayız, yanımızda Cengo.
Yağmur’u izlediğim ilk günden bu yana giderek artan hayranlığım ve Birleşen Gönüller filminde sergilediği üstün performanstan konuşalım dedim. Yağmur’un bildiğim hayatından Tiyatro E.S.E.K ve eski eşi Uğur Uludağ’dan ayrılışından ve bu ayrılığın, her kadında görülen “kariyerde pik” sonucu görmekte, afedersiniz, izlemekte olduğumu yineledim.
Yukarıda listelediğim dizi ve filmler boyunca hiçbir sansasyonel haberi çıkmamış yıllar önce yine bir Tiyatro oyuncusu olan Uğur Uludağ’la evlenmiş ve 10 yıl süren bu evliliği sürdürürken; işini vucudunu sergileyerek değil aklı ve oyunculuğuyla, evini ise, göçmen kadın kimliğiyle ayakta tutmuştur. Nereden biliyorum bunları, tesadüf bu ya, kendisiyle bir vakit aynı semtteydik.
Eski eşiyle yolunu ayırmaya karar verdikten sonra, Yağmur’u bekleyen kurulması gereken yeni bir hayat ve rol alması gereken onlarca dizi, film ve oyunun arasından ilk Birleşen Gönüller’i seçmiş. Yağmur’un filmdeki performansının yanı sıra; kurgu, ses ve yapım olarak dünya sinemalarıyla boy ölçüşen bir yapıt kategorisinde.
“Evet, öyle.” diyor Yağmur. “Yurt içi gösterimin yanı sıra bütün Avrupa Ülkeleri ve Doğu Bloğu ülkelerinde de gösterime girdik. Filmin uluslararası arenada dünya sinemasıyla boy ölçüşecek düşüncesindeyiz. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.”
Bir izleyici olarak ben de Birleşen Gönüller’den son derece etkilendiğimi ve gerek oyunculuk gerekse kurgu olarak Türk Sineması’nın standartlarının üstünde olduğunu düşündüğümü yineliyor ve ekliyorum: Nazist duruşu, kadının en fazla şiddete uğradığı savaş günleri ve bu duruşu bugüne kadar işleyen yegane Türk yapımı filmidir bu, doğru mu?
“Aynen canım, aynen.” diyor her zamanki gibi.
Peki, bugüne kadar çok güzel işler yaptın amma ve lakin bu kadar büyük bir prodüksiyonda neden bugün de 5 yıl önce rol almadın?
“O gün bugünmüş demek ki” diyor ve gülümseyerek elinde çok proje olduğunu ve bunların ard arda gelmesine, açık yüreklilikle, şaşırsa mı sevinse mi bilemediğini ileterek kısa kesiyor. Ben de kestiği yerde bırakıyorum lakin hayatın kadına verdiği en önemli yetkinliğin her koşulda ve şartta yaşamak için erdemli bir yol bulmak olduğunu düşünüyorum.
Kısa bir sessizliğin ardından devam ediyorum:
Biz küçük sayılabilecek ve hatta amatör olarak yolumuzu açan bir oluşumuz Yağmur’cuğum. Bu kadar çok süper STK varken, neden bizimlesin?
“Her işinizi amatör ruhunuzla yaptığınız için.” diyor ve devam ediyor:
“Her sorunu küçük dokunuşlarla çözdüğünüz için, derneğiniz süper STK olmadığı için sizlerle birlikteyim. Çünkü hayatın küçük dokunuşlarla mutlu kılınabileceğini düşünüyorum.” Cevabını veriyor ve beraberce “küçük olmak ve küçük kalabilmek iyidir” diyoruz.
Teşekkür ediyor ve ardından son sorumu soruyorum: bundan sonra ne yapmak istiyorsun Yağmur’cuğum?
Tiyatro diyor hiç düşünmeden. Biricik aşkım tiyatro.
O aşkın hep seninle olsun Yağmurcuğum dilekleriyle Cengo’yla eşyalarımızı toparlayıp, Yağmur’la öpüşüp koklaşarak kalkıyoruz masadan sıradan kahve dükkanındakiklerin ropörtajın başından itibaren üzerimizde olan bakışları eşliğinde.
Yine düşünüyorum kontağı çevirirken, senaryo aynı:
Kadın, her koşulda ve şartta, sıfırdan başlayabiliyor hayata. Dönüp arkasına bakmadan “bugün ve bundan sonraki her gün güzellikler bekliyor olacak beni, hadi başla kızım” diyerek daha da ışıldıyor.
Ünlü de olsa, ünsüz de.
Çocuklu da olsa, çocuksuz da.
Nedini?
Kadınsın.
Kadın.
.
Röportaj: Evrim Gözener, Antropolog
Yazı hakkındaki görüşlerinizi sayfanın altındaki yorum bölümümden yazara ulaştırabilirisiniz.