Kendi hayatından vazgeçecek kadar toplum hayatına dokunmayı görev edinen güçlü kadınla, Prof. Dr. Türkan Saylan'la, 18 yaşlarında, "Üniversiteli Kadın" dergisi çıkarmak istiyorum diyerek yırtındığım bir vakit kendime yandaş ararken bulduğum Prof. Dr. Cihan Demirci'nin odasında karşılaştık.
Ben anlattım, O dinledi. Sonunda, “güzel olmuş kız çocuğu, ellerinize sağlık” dediği içeriği kese kâğıdına benzer bir baskı kalitesinde çıkardık. İstanbul Üniversitesinin "belalı" iki fakültesini bağlayan Hergele Meydanı’nda dağıttığımız dergi, iki sayı ancak dayanabildi. Bu iki sayı boyunca yaşanılanlar, o kız çocuğu için bir ömre bedeldi.
Türkiye O’nu, hayatı boyunca yaptıklarının finalini gerçekleştirdiği Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile tanıdı.
Daha sonra, kanser hastası olduğu öğrenildi. Hayatı boyunca sebepsiz ve çıkarsız dokunduğu insanların neden yakınında olmak istediğinin farkındalığı kazanıldı. O’na zor günlerinde dokunmak isteyenlerin hayatlarına nasıl dokunduğu anlatıldı duruldu. Sonra, kendisinin de çok iyi bildiği kansere yenik düştüğü öğrenildi. Adına, hayatının konu edildiği kitaplar yazıldı, o kitaplardan televizyon dizileri çekildi.
Evet, bugün Prof. Dr. Türkan Saylan’ın doğum günü.
İnsan sevgisini, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine bağlı sosyal ve çağdaş hayatını; çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek demeden hayatını kendi hayat laboratuvarımız olarak yaşadığımız Prof. Dr. Türkan Saylan’ın, kısacık bir dönem de olsa hayatıma dokunmasından mutluluk ve onur duyuyorum.
Sana O’nu, O’nun doğum gününde, yıllar boyu insana dokunmak için kendi hayatından nasıl vazgeçtiğinden bahsetmeyecek ve günlerini gecelerini vakfettiği çağdaş yaşamı anlatmayacağım. Ancak sana, kendini hiçe sayarak insana verdiği değerden bahsedeceğim.
O ve O’nun hayatı, her birimizin bildiği ancak çok azımızın uyguladığı “koşulsuz insan sevgisi”nin göstergesidir. Sebep aramadan, insanlara yardım etmenin önemini, öncelikle kadının ve çocuğun çağdaş yaşamda var olmasının gerekliliğini savundu Hocamız Sayın Prof. Dr. Saylan. O’nun ayak izlerini takip ederek, ilkelerini içimize sindirdiğimiz sürece sosyal hayatta barış, mutluluk, sevgi ve saygıyla var olabileceğimizi; hayatın aslında kısa metraj bir film olduğunu ve sahnede dokunabildiğimiz hayatlarla var olabileceğimizi aktardı kendi örneğiyle.
İnsana yardımın bir virüs olduğunu, ben demek yerine biz olmanın mutluluğunu, toplumdaki her bireyin el ele işbirliğiyle sosyal haklara sahip olabileceğini gösterdi yıllar boyu. Bu kültürü dokunduğu insanlara aşıladı, dokundukları diğerlerine dokunsun diye. Onlar da aşılandıkları “insan sevgisi”yle dokunmaya devam ettiler, ediyorlar ve edecekler.
Sayın Hocam, Prof. Dr. Türkan Saylan’ın hayatıma dokunmasından sevgi, mutluluk ve onur duyuyorum. “Üniversiteli Kadın”da yazdığım makalenin gülümseyerek beğendiğin son cümlesini şimdi herkese aktarıyor, kısacık anılarımızda seni saygı ve sevgilerimle anıyorum.
Güçlü kadın varlığının, daha çağdaş bir toplumu ve aydınlık çocukları var edeceğine dair inanç, güvenç ve sevgilerimle.