November 2024
SunMonTueWedThuFriSat
272829303112
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
1234567
 

Kadınsan , Ucuz İstihdamsın!

Artık üniversiteyi bitirmek, yani “uluslararası insan” olmak mühim değil… Üniversiteyi bitirseniz ve hatta birkaç yüksek lisans diplomasına sahip olarak doktora yapsanız dahi, bu diplomalar günümüzde bir işe yaramıyor.

Ekonomi ve buna bağlı istihdam şartları değişmedikçe aynı tas aynı hamam…

Ya KPSSPSPSPSPS sınavına girerek eve atanıyor ya da “bu şartlarda ne bekliyorsunuz bilmem ne hanım” denilerek üç, bilemedin beş kuruşa istihdam ediliyoruz.

İstihdam edilmek de mühim değil, bu işin şartı şurtu olarak cevaplanması gereken “pek mühim” soruları var. Mesela;

1. Evlenmeyi düşünüyor musun?
2. Evliysen, ne zaman doğuracaksın?
3. Okul mu? Yüksek lisans mı? Doktora mı? Mesai saatleri içinde (bekle) “gidersin”!
4. Prezantabl mısın?
5. Nerde oturuyorsun? Evin buraya yakın mı bakalım?

Gibi aslında özel hayatımızı taciz eden saçmalıklara o kadar alışmışız ki, bunlara kanıksamadan kuzu kuzu cevap veriyor, “aman bir iş sahibi olayım da ne olursa olsun” diyerek o uğraşıp didinip aldığımız diplomaları ucuzlatıyoruz.

Bense bir İnsan Kaynakları Uzmanı olarak bu tür soruları “kişi mahremiyetinin ihlali” olarak algılıyorum. Hele şu “nerede oturuyorsun” sorusu akıllara zarar, çünkü işverenlerin de çok iyi bildiği gibi, önemli olan iş görenin nerede oturduğu değil, işe zamanında gelip gitmesidir.

Hâlbuki Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’nın birçok ülkesinde İnsan Kaynakları Politikaları bu şekilde yürümüyor. İkametgah dışında, diğer gülünç bir örnek olarak hadi hepberaber “prezantabl” kişiliğin sorgulanmasını ele alalım.

Obezitenin tavan yaptığı Amerika Birleşik Devletleri’nde görüntünün işe alım sürecini etkilememesi için işverenler ve buna bağlı çalışan insan kaynakları, iş adaylarından özellikle “fotoğrafsız” özgeçmiş gönderilmesini rica eder. Çünkü yapılan iş için adayın görüntüsünden ziyade, değerlendirme aşamasında akıl donanımı esas alınır. Ama ülkemizde öyle mi? “Fıstık gibisin maşallah, gel benim asistanım ol, açlık sınırı civarında bir maaş vererek seni her gün taciz edebilir miyim?” Şeklindeki yaklaşım frekansı inanın azımsanmayacak düzeylerde...

Hadi işe alındın, iyi kötü çalışıyorsun ve halinden de memnunsun diyelim. Bu kitlede istihdam edilen, özellikle kadın iş görenler hakkındaki gözlemlerim, çalışma şartlarını sorgulamamaları ve haksızlığa maruz kaldıklarında “çok şükür halimize” diyerek var olan durumlarına ses çıkarmamalarıdır.

Buna verilecek bir başka örnek de, dünyanın her yerinde kutlanan “equal pay day” yani “eşit iş, eşit ücret” meselesidir. Günümüz işverenlerinin, mevcut iş gücüyle istihdam edilecek adaylar arasında homojenlik gözetmek gibi bir kaygıları yoktur. Bu nedenle de, işe alım sürecinde dahi öncelikle cinsiyet ayrımı söz konusudur. Erkeksen sen bu işi senden çok okumuş da olsa şu eksik etekten iyi yaparsın; bu kadın milletinin bir sürü karın ağrısı var; ayda birkaç gün barut fıçısı olur, evlenir, doğurur, süt izni olur, kısaca olur da olur.

İstihdam sürecindeki haksız ayrım dışında istihdam sonrasında ise az önce bahsi geçen ama ülkemizde çalışan kadınların bir haber olduğu meselelerden bir diğeri de “eşit üş, eşit ücret” kavramıdır.

Bu kavramın anlamı, aynı iş yerinde, paralel bir pozisyonda ve aynı tecrübeye sahip iki iş görenin birinin sadece erkek olması sebebiyle daha yüksek ücretle istihdam olanağı bulmasıdır. Bunun nedeni, kültürümüzün “feodal” faktörlerinin başında gelen “evin geçiminden erkek sorumludur” açıklamasıdır.

E tabi, boşanmış ve bir çocuğu olan, evli ya da boşanmış olması da mühim değil, ailesine destek olan, kardeşini okutan kadın karın tokluğuna çalışsa da olur, haklısınız!

Bu nedenle, Hayata Dokun, kadın ve işgören kadın haklarının farkındalığını artırmak amacıyla tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 12 Nisan 2011’de “Eşit İş, Eşit Ücret” (Equal Pay Day) organizasyonuna destek vererek kadınların yanında olacaktır.

Kadınların problemlerinin başında gelen “İşyerinde taciz – istismar (mobing), eşit iş- eşit ücret, sosyal hakların uygulanmasındaki haksızlıklar” konusunda makalelerim sürecektir.

Unutmayın! Siz de işyerlerinde yaşadığınız haksızlık ya da sizi rahatsız eden herhangi bir konuyu http://www.hayatadokun.net/?page_id=6 sayfasından bize aktararak haklarınızı en doğru şekilde nasıl savunacağınızı öğrenebilirisiniz.

Mutlu ve güçlenen kadın varlıgının, daha bilinçli bir toplumun anahtarı olacağına dair inanç, güvenç, sevgi ve saygılarımla.

 
Hayata Dokun Derneği Kütüphanesi

Eğitimin sosyal hayatın desteklenmesi gereken yegane unsur olduğunu öngören Derneğimiz, 2012 yılından bu yana; Van, Muş, Tekirdağ, Diyarbakır, Trabzon ve İzmir illerindeki köy okullarına kütüphaneler açmaktadır. Her yıl ortalama 5 kütüphane açan derneğimizin...
DEVAMI...


Jehan Barbur Şarkılarıyla Hayata Dokunuyor Konseri

Sanatçı Jehan Barbur’un Hayata Dokun Derneği yararına verdiği konser İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği desteğiyle 26 Nisan 2013’te Bilgi Üniversitesi Kuştepe Ka...
DEVAMI...


Hayata Dokun’an Üniversiteler

2010’dan bu yana her yıl İstanbul Merkezli tüm devlet ve belli başlı özel üniversitelerde yapılan üniversite öğrencilerine yönelik gerçekleştirilen konferans...
DEVAMI...


Tüm projeler için tıklayınız